Translate

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Starry Night (Bölüm 21)

Jong Hyunun sabrı taşıyordu. Elinden gelenin en iyisini yapması rağmen sürekli ona daha iyisini yapmasını söyleyen Mete ve ne zaman ona dönse bakışlarını kaçıran Yıldız zaten kötü başlayan gününün daha da kötüleşmesine sebep oluyorlardı.

Jong Hyun hala Metenin Yıldızla ne bağlantısı olduğunu ve neden ona kötü davrandığını bilmiyordu.

Acaba ağabisi miydi ? Yıldız Jong Hyun un ona kötü davrandığını söylemiş ve o da bu yüzden intikam almak istemiş olabilir.
Yada belki de sevgilisidir. Jong Hyun ve Yıldızın arasında geçenleri yanlış anlamış ve kıskançlık yapmıştır.

Sahi ne geçti Yıldız ve Jong Hyun arasında ? Bir iki basit tartışma.

Bu hiç iyi değildi. Zaten ona sinirli bir fotoğrafçıyla çalışırken dikkatini toplayamaması Jong Hyun un işini daha da zorlaştırıyordu.

"Hey! Jong Hyung, dikkatini topla. Çok boş bakıyorsun."

Bu gerçekten sinir bozucu. Fotoğrafçı ve Yıldız Jong Hyun a aynı şekilde seslenmişti. Bu ikisi birbirine çok mu benziyordu yoksa yanlış isim söylemek türklere özgü bir şey miydi?

"Jong Hyung değil Jong Hyun."

Mete bu cevabı bekliyormuş gibi ukala bir şekilde güldü.
"En azından... çok yaklaştım. Bence bunun için minnettar olmalısın."

Jong Hyun un yüzünde sinirli bir ifade belirdi bir anlığına. Ardından Yıldıza baktı ve ifadesi yumuşadı. Onun bu hareketi Jonh hyun un sinirini bozmayı başardığı için çocukça gururlanan Meteyi, sadece sözler kullanarak başaramayacağı kadar çok kızdırmıştı.

"Yeter!" İlk kelimede sinirini gizleyemeyen Mete sesini yumaşattı ve devam etti. "Biraz ara verelim. Gerekirse bu çekimi sona alırız. Yoksa sıra diğerlerine gelene kadar güneş batacak."

Jong Hyun hiç şikayet etmeden diğer gurup üylerinin olduğu yere yöneldi. Mete ise fotoğraf makinasını yanından geçen görevli kıza emanet edip Yıldızın yanına gitti.

"Biraz konuşabilir miyiz?" Yıldız önce Meteye ardından bakışları ile onu yalnız bırakmaması için yalvaran Mikaya döndü.
Mika Min Hyuk u gösterince yalvarma sebebini anlamıştı.

"Mika da bizimle gelebilir değil mi ?"

"Üzgünüm özel bir konuşma."

Mika hüzünlü bir şekilde gülümsedi. Defalarca hayalini kurduğu sahnenin bu kadar korkutucu olacağını hiç tahmin etmemişti. Ya yine aptalca bir şey yaparsa ? Ya kendini tüm CnBlue ya rezil ederse ?

Kafasını iki yana salladı. Anime karakterlerinin ağlamadan hemen önceki hali gibi görünüyordu.

"Sorun değil. Beni burada unutup gitmediğiniz sürece sorun değil." dedi ve tekrar gülümsedi.

Yıldız için onu bırakıp gitmek daha da zorlaşmıştı ama Mete çok sık ısrar eden biri değildi. Ve eğer ısrar ediyorsa önemli bir sebebi olmalıydı.
Zaten şu anda kötü hissetmesine rağmen bu durum Mika için bir rüyadan sahneydi. Yıldızın onu yalnız bırakması aslında iyi de olabilirdi.

"Üzgünüm Mika. Hemen döneceğim."

"Burada bekliyor olacağım. Beni bulamazsan anla ki üyelerden birini alıp kaçtım."

Yıldız gülümsedi ve çoktan ilerlemiş olan Metenin yanına koştu.
Set ekibinden uzaklaştıklarında Yıldız fazlasıyla meraklanmıştı.

"Ne oldu Mete? Bir sorun mu var ?"

"Senin anlatmanı umuyordum. Bir sorun mu var ? O adam senin adını nereden biliyor ? Aranızda bir şey mi var ? Ne yani şirketten gizlediği sevgilisi falan mısın? Veya eski sevgilisi?"

"Mete sakin ol! Ne sevgilisi? Sadece tesadüf eseri tanıştık ve bir kaç kez karşılaştık. Birbirimizden nefret ediyor sayılırız. "

Mete bir an durdu. Ardından biraz düşündü ve sakinleşti. Hatta gülümsedi.

"Peki öyleyse sorun yok. Aranızda geçenleri anlatmak istersen dinlerim."

Yıldız tekrar böyle bir sorun çıkmaması için her şeyi ayrıntıyla anlattı. Çarpışmadan şu ana kadar olan her şeyi. Hatta Mika nın saçma teorilerini bile. Böylelikle Mete bir daha bu sinir bozucu ağabey tavrını takınmayacaktı.

"Hepsi bu mu? Bir kaç tesadüf sadece ?"

Yıldız güldü.
"Evet, sadece tesadüf. Hatta artık tesadüf olduğunu düşünmeyi bıraktım. Lanetlendiğime inanıyorum."

Mete çok rahatlamıştı. Aralarında romantik bir ilişki yoktu. Hatta birbirlerini hiç sevmiyorlardı.

"Öyleyse sorun yok. Hadi Mika nın yanına gidelim. Onu buraya davet edip tek başına bıraktım. Ayıp oldu ona da."

Metenin eski haline dönmesi Yıldızı rahatlatmıştı. Ses tonu artık düz ve korkutucu değil, her zamanki gibi neşeli ve biraz da alaycı çıkıyordu. 'İşte sevdiğim Mete bu.' diye düşündü.



Setten uzakta bunlar gerçekleşirken yol ortasında tek başına oturan Mika telefonu ile oynuyordu.

"Hadi ama düz çubuk!" diye söylendi sabırsızca. Kendini Tetrise o kadar kaptırmıştı ki neredeyse CnBlue yu unutmuştu.
Zaten istediği de buydu. Ama oyun oynarken söylendiğini ve komik göründüğü gerçeğini hesaba katmamıştı. Ve omuzunun üzerinden uzanan kafayı fark etmeyecek kadar oyuna dalabileceğini.

"İstediğin zaman gelmiyorlar değil mi ?"

"Ah evet, deminden beri onu bek.."

Mika az önce kime yanıt vermişti ?
Kafasını telefondan kaldırdı ve sesin geldiği yöne çevirdi. Sandalyenin arkasında durup Mikanın oyunu ile ilgilenen Min Hyuk un yüzü ile kendininki arasında sadece bir kaç sandım olduğunu fark edince refleks olarak kafasını geri çekti ve dengesini kaybedip sandalyeden düştü.

Min Hyuk onu tutmayı denedi ama başarılı olamamıştı. Hemen elini Mikaya uzatıp kalkmasına yardım etti.

"Üzgünüm seni korkuttum." Mika ayağa kalkıp üstünü silkeledi. Ve Min Hyukun yüzüne bakmadan konuşmaya başladı.

"Sorun değil. Benim hatamdı."

"Yine de ben gelmeseydim düşmezdin."

Min Hyuk Mikanın öne eydiği yüzüne bakıyordu. Bu durum Mika için biraz fazlaydı. Min Hyuk tam yanındaydı ama yüzüne bakmaya cesareti yoktu.

"Gerçekten sorun değil."

Min Hyuk gülümseyip yerdeki sandalyeyi kaldırdı.
"Öyle diyorsan sorun değil." Tekrar gülümsedi ve etrafına bakındı. "Arkadaşların nerede ? Yalnız oturduğunu görünce sıkılmış olabileceğini düşündüm ve içecek bir şeyler ister misin diye sormaya geldim."

"Onlar 'özel' konuşacaklarmış. Beni bir süreliğine yalnız bıraktılar."

"Peki ya içecek ?"

"Hı?"

"İçecek bir şey ister misin?"

Mika kafasını kaldırdı ve Min Hyuk un gözlerine baktı. Boyu çok uzun olduğu için kafasını biraz fazla kaldırması gerekmişti.
'1.83' diye düşündü. Yakından daha da uzun görünüyordu. Eğer Min Hyuk böyleyse gurubun en uzunu Jung Shin in yanında nasıl dururdu.
Zavallı Mika. Min Hyuk un yanında 1.58 olduğundan çok daha kısa duruyordu.
Topuklu ayakkabılarında birini giymeliydi. Ama sürprizin bu olduğunu bilmiyordu ki.

"Hayır, teşekkür ederim."

"Peki öyleyse şu kızgın fotoğrafçı ve güzel arkadaşın gelene kadar bizimle oturmak ister misin? Böyle çok yalnız görünüyorsun."

Mika diğer üyelerin olduğu yere baktı. Orada olmayı kalbi kaldırabilir miydi ?

"Ah teşekkür ederim. Ama Yıldz ve Mete gelince beni bulamayıp aramaya başlayabilirler."

Min Hyuk un söylediği her şey reddedilmişti. Mikayı rahatsız ettiğini düşündü.
Acaba o gün yanlış mı görmüştü ? Min Hyuk's lady sadece bir espiri olabilirdi. Hatta belki de Mikayı kızdıracak bir espiri.
Min Hyuk kafasını kaşıdı ve kendini gülümsemeye zorladı. Şimdi ne yapacağım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder